Moonchild ya da minik bir kızılderili hikayesi

Moonchild.
 Ay'ın çocuğu. Tenimin beyazlığından vermişler bu ismi bana. Ayın ve yıldızların olmadığı kapkaranlık bir göğün altında, meşalelerin ışığında doğmuşum ben. Hayat çığlığımı atarken bütün ihtiyarlamış gözler korkuyla açılmış, şişen ciğerler öylece kalmış. Zamanı, ilk attığım çığlıkla durdurmuşum sanki.
 Uğursuzlukmuş bu. Ben, bu şekilde doğmam. Beyaz annenin beyaz çocuğu. Ötekiden doğan öteki.
 O korku ve şaşkınlık anında bir isim konulmamış bana. Kendi dillerindeki bir kelimeyi yakıştırmak istememişler bu uğursuzluğa. Sabah olduğunda tenimden yansıyan güneş ışığı onları daha da korkutmuş, aceleyle anneme götürmüşler beni. Güneş batana, Ay gökyüzünde parlayana kadar sevmiş beni annem. Moonchild demiş, kendi dilimde sevmiş beni, kendi dilinden bir kelimeyi yakıştırmış bana: Ay’ın çocuğu. Beni sevmiş ve şafak söküp ay kaybolurken gökyüzüne gitmiş. Ruhu daha fazla kalamamış bedeninde. O gittikten sonra kabilede bir söylemdir yayılmış. Ben öldürmüşüm annemi, uğursuzmuşum, apaçık katilmişim. Ölümler getirecekmişim kabileye. Sonra kapmış beni biri ve nehre koşmuş, bir kargaşadır kopmuş. Nehre atılacağımda babam çıkmış çadırından, beni kurtarmak için, yaş tutmayı bırakmış. Beni kucağına alıp sıkıca sarılmış. İlk sarılışıymış bu, beni kollarına aldığında dermanı kesilmiş. Hışımla kalabalığa dönmüş.
“O benim kanımdan.” Demiş .”Kanı tenimizle aynı, kızıl. O sadece Ay'ın çocuğu, Ay renginde.” Sonra yüzüme bakmış, ellerinin arasında ışıl ışıl, bembeyazmışım. Çadırına koşmuş yeniden ve saklamış beni herkesten. Beş gün boyunca çadırda kalmışız, heyet kurulmuş ve en ufak bir uğursuzluk belirtisi gösterdiğim an ormana terk edilme şartı koşularak kalmama karar verilmiş. Herkes öyle eminmiş ki uğursuz olduğumdan ve bir kaç güne kalmadan terk edileceğimden. Çadırdan çıktığımızda bize olan bakışlar değişmiş, herkes bir uğursuzluk arar olmuş ve kimse bizi rahat bırakmamış. Çok sevmiş beni babam, hep kucaklamış beni. Beni çok sevmiş ve hemen büyümüşüm.
 Yanlış bir zamanda doğmuşum ben. Kabilemiz beyaz adamlar tarafından saldırıya uğramış ve toparlanmaya çalışılırken ben doğmuşum. Zamanlamam kötüymüş ve bu yüzden günah keçisi olmuşum.
 Babam olmasaydı, babam beni sevmeseydi bir ismim olacak mıydı, yaşayacak mıydım bilmiyorum. Anlamıyorum da. Bunun için mücadele etmedim. İsmim için kimsenin karşısında durmadım. Babam vardı, o her zaman ikimiz için mücadele ederdi.
 Yorulduğunu fark etmemişim kolları altında sımsıcakken. Bugün, şafak sökerken ruhunu verdiğinde birden yorgun hissettim. Hiçbir zaman fark etmediğim yorgunluğu bana geçmiş gibiydi. İsmim için mücadele etmeye devam etmeli miyim, bilmiyorum. Artık uğursuz diye çağırılmıyorum, tenim güneş ışığını yansıtmıyor.

Ay kadar beyaz da değilim artık, Güneş kadar kızılım. 


-hiçbir araştırma yapmadan bütün meseleyi kafamdan uydurdum kabileymiş beyaz adamlarmış hepsini hepsini.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bebeler ölürse mutlu kalır benim bebem yaşasın tam büyüsün

çırpındım çabaladım su aldım batayazdım. ne güzel bir mayıs günü.

Hepimiz eve dönmeye çalışıyoruz.