bebeler ölürse mutlu kalır benim bebem yaşasın tam büyüsün
Hava acı. Su acı. Bir nefes. Acı. Bir çığlık. Acı. Bir yumruk. Acı. Bir bağırış. O da acı. Hava acı. Su acı. Ekmek acı.
Hava keskin. Hayır, kesik bir hava var. Güneş dahi kesik. Işık kesik. Su kesik. Gün kesik. Benim de iki parmağım kesik. Babamın da öyle. Anamın da parmaklarını kesmişler de mikrop kapmış, ölmüş kadıncağız. Ben de bebeymişim o zamanlar zaten. Hatırlamamak bazen iyi. Üzülmemek için. Acımı diri tutmama yardım etmiyor ama. Bir küçük kardeşim var. Anamın parmakları kesilmeden önce doğmuş. Daha o emerken kesilmiş anamın parmakları. Sonra da kalakalmış işte. Ölür sanmışlar da ölmemiş. Öleydim diye düşler arada yakalarım onu. Eksik parmaklı elini yumruk yapar, eksik bir yumruk, da koyar başına kara kara. Söylemez ama bilirim. Bilirim çünkü kesik parmaklarını ovuşturur tam olan elinin içinde. Yumruğu acır bilirim. Alnında bir damar çıkar. Yumrukları titrer hiddetten. Sonra ben gelirim de eksik elimle sıvazlarım omzunu. Ağlayıverir. Çocuk işte. Ya da değil. Hiddetten mi ağlıyor yoksa başka mı bilmem. Tek bildiğim keşke öleydim diye hiddetlendiği.
Ben eksik elimi saklarım. Kollarım hep parmak uçlarıma iner. E bir de ufak tefek olunca benim kollarım ta ayak uçlarıma kadar iner. Eksik elim de içinde kaybolur. Esfer’in adamları gelip de kollarımızı açtırınca saklayamam. Kollarım inmez ta ayak ucuma kadar. Kollarım göğe bağlanır. Ben bağlamam. Bağlarlar. Eksik elimi sıkı bir yumruk yaparım da sıkarım dişimi. Saklarım elimi. Hiddetimden titrerim. Sonra çözerler elimi de kollarımı parmak uçlarıma çekerim. O zaman ağlarım işte. Hiddetimden mi ağlarım yoksa başka mı bilmem. Tek bildiğim keşke öleydim diye eksik elimi alnıma koyup kara kara düşündüğüm olur.
Babamın sırtı kamburdur. Sırtı ağırdır ve hep ağrır. Sırtında bir sandık vardır. Sandığı ancak yatarken indirir. Omuzları düşüktür. Bir eli eksiktir. Sırtından sandık hiç inmez. Yatarken dahi kambur durur. Ayaklarından ve kollarından çekerler Esfer’in adamları yine de kamburu düzelmez. Babam elini saklayamaz. Kolları kısadır. Parmak uçlarına kadar inmez. Eksik elini koltuğunun altına sıkıştıramaz. Sandığı taşıyacak iki el gerek. Eksik de olsa iki avuç. Babam kendini saklamak ister. Benim ellerim her göğe bağlandığında kamburu büyür. Sanırım ki kamburu onu devirecek. Kamburu onu bir gün bir çukura düşürecek ve babam o gün keşke öleydim diye düşünmeyi bırakacak. Babamın kamburu onu yiyip bitirecek. Babam yatarken bile bükük olacak omuzları. Yüzü gülmeyecek. Babamın kamburuna ağlarım. Babam ağlamaz. Niye bilmem. Saklanamadığındandır belki. Babamın kolları parmak uçlarını kapatmaz. Esfer’in adamları babamın kamburuna biner de biner.
Anamı bilmem. En mutlusu anam ailede. Keşke öleydim diye düşünmez. Eksik elini yumruk yapıp alnına koyup kara kara düşünmez öyle. Kollarını parmak uçlarına indirmez. Eksik elini saklamaz. Eli saklıdır çünkü. Sırtında kambur yoktur. Omuzları diktir anamın. Görmedim ama öyledir. Belki de düşecek bir omzu dahi yoktur. Kolları göğe bağlanmaz. Esfer’in adamları onun yolunu kesmez. Anamın yürüdüğü yola Esfer’in adamları giremez çünkü. Anamın nefesi acı değildir. Anamın havası kesik de keskin de değildir. Anam bağırmaz. Anam hiddetlenip ağlamaz ya da başka bir şey. Anam ağlamaz ki. Gülmez de gerçi ama anam mutludur. Öleydim keşke diye eksik elini alnına dayamaz. Babamı kamburuyla, bebelerini de eksik elleriyle görmez. Esfer’in adamlarıyla da karşılaşmaz.
Keşke öleydim. Eksik elim alnımdan hiç ayrılmaz.
*
Esfer’in adamları vardır. Esfer’in bol malı vardır. En başta da bir Esfer vardır. İyi ki bir tanedir. Bir gün bitecek umudu verir bize. Ya da bana. Bizim oralarda zaten ölmekten başka şeyleri düşleyen bir ben kaldım. Bizim oralar dediğim de hepi topu on beş ev. Biri biziz. Babam ben bir de kardeşim. Biz bu on beş ev, içindeki her şeyle birlikte Esfer’in malıyız. Esfer mallarını işaretlemeyi sever. İki parmağımızı keser sol elimizde. Bunu yeni yeni yapmaya başlamış. Farhan varmış Esfer’den önce. Babam anlatır-dı. Artık pek konuşmaz, sırtındaki kamburu onu uzun uzun konuşturmaz. Bu yüzden kış geceleri geçmek bilmez.
Babam anlatır-dı diyordum. Farhan da pek iyi sayılmazmış. Zaten kim başa geçse hep bir beteri gelir burada. Başa geçenlerin soyu hep bir beter olur. Esfer de Farhan’ın oğluymuş. Daha başa gelmeden, toprakları almadan korkuturmuş herkesi. E bir gün de başa geçmiş. Bir gün ölecek herkes gibi başa geçen de. Farhan ölünce ağlamış herkes. Farhan’ı sevdiklerinden değil, Esfer’in eline kaldık diye. Ağlamakla kalmışlar ama. Kimse dememiş ki biz on beş eviz. Çaresiziz ve en tehlikeli de biziz. Kaybedecek bir canımız kaldı onu da vermeyi düşleriz her gün. Kimse böyle dememiş. Esfer de başa gelmiş. Gözyaşı ancak bizim gibileri durdurur.
Esfer toprakları alır almaz tüm mallarını işaretlemiş. Köpeklerinin kulaklarını ayrı kestirmiş. Adamlarını damgalamış. Mallarının da bazı yerlerini kesmiş. Bizim de parmaklarımızı haliyle. Babama pek üzülürüm. Ben hiç görmedim sol elimde beş parmak, haliyle eksikmiş gibi üzülmedim. Ama babam onca sene on parmakla yaşadı, sol elinde hep beş parmak gördü. Pek yumruk kaldırıp indirmedi ama yumruk sıktığı zaman eksik bir yumruk olmadı, tam bir yumruğu oldu hep.
Ben bebeydim. Bebe dediğim de öyle emer bebe değil ama bebeydim işte. Hatırlasam bile geçti artık. Üzerine çok şey yaşadım. Parmaklarımın bir zamanlar tam olduğunu bile unuttum. Üzerine çok şey yaşadım, aklımda çok şey birikti. Anamı bile zar zor hatırlıyorum. Eksik elimin tam el olduğu anı nasıl hatırlayayım. Ama babamın öyle değil işte. Babam unutamaz eksik elinin nasıl olduğunu önceden. Babam tam eliyle çok seneler yaşadı çünkü. Anam da öyle gerçi. Pek aklıma gelmez. Arada ararım birini yanımda olsun, dizine yatayım, bir ana ya da bir abla. Yaslanabileceğim biri olsun diye içim ister, omzum ister, en çok da sırtım ister ama bulamam. Anadan başka da neye yaslanılır bilmem. Bu yüzden ben hiç kambur yürümem. Sırtımda kamburum vardır ama sırtımı acıta acıta da olsa dik yürürüm. Gözlerimi karşıya dikerim, kaşlarımı çatarım çünkü sırtım acır ve kaşlarım bana keskin bakışlar verince güçlü gibi dururum. Ama ben de diyemem ki ‘’kardeşlerim gelin, biz çaresiziz ve en tehlikeli olanız. Elimizde bir tek vermeyi düşleyip durduğumuz canımız var. O da Esfer’in emrinde. Gelin ya verelim şu canı ya da Esfer’i atalım.’’ Diyemem işte. Elimden bir tek dik durmak gelir. Dik dururum ki kardeşim bana yaslansın. Dik dururum ki babam yuvarlanmasın kamburuna takılıp. Dik dururum ki canımızın bir değeri olduğunu bilelim. Dik dururum, yıkılmam ki bir gün benim bebem olunca bebemin iki eli de tam olsun. Ben dik dururum ki ellerim göğe bağlandığında dahi bırakmayayım kendimi.
Dik dururum ki Esferi atmadan ölmeyeyim. Bu saatten sonra ölüp de bırakılmaz bu on beş ev. Bebeyken keşke öleydim.
Komşular evlenir, bebeleri olur. Hayretle bakarım bebenin tam ellerine. Sonra Esfer’in adamları gelir. Koca makasla koparır iki parça. Bebe susmaz. Bebe susmaz, ağlar da ağlar. Gece uyumaz. Bebenin eli şişer bazen. Bazen kanı hiç durmaz. Kanı hiç durmayan ve eli şişen bebeler ölür. Anamdan sonra en mutlu olan onlardır. Hatta onlar anamdan bile mutlulardır. Esfer’i bilmezler. Farhan’ı hiç bilmezler. Elleri eksiktir ama ellerini görmezler. Sırtlarında kambur yoktur. Anamdan mutlulardır çünkü ne tanırlar ne bilirler Esfer’i de Esfer’in adamlarını da.
Keşke öleydim. Ölen bebeler anamdan bile mutlulardır.
*
Dik dururum. Kamburum acır ama bırakmam kendimi. Komşular evlenir bin bir güçlükle de bebeleri olur. Hiç susmazlar. Ben de bebem olsun isterim ama elleri tam olsun. Anasından mutlu olsun ama ölmesin isterim. Ben evlenmem. Benim bebem de olmaz zaten. Bebem mutlu olsun ve yaşasın isterim ama gidip de biz çaresiziz ve en tehlikeliyiz diyemem.
Babamı bir gün kamburu devirecek.
Babamı bir gün kamburu devirdi. Sırtından indirmediği sandık onun sırtına indi de kalakaldı altında. Babamı sırtından indirmediği sandık öldürdü. Babam şimdi anamla mutludur. Ölen bebeleri görür de ne kadar mutlu olduklarına hayret eder. Bebelerle konuşmaz, onlara Farhan’la Esfer’i anlatmaz. Bebeler mutludurlar ve hep bebe kalırlar.
Babamı kamburu devirdikten sonra elimde, vermeyi düşlediğim canım bile kalmaz oldu. Esfer’in adamları bizim dört duvardan çıkmaz oldu. Ellerim göğe değil de tavana bağlandı. Hiddetimden ev sallandı, yıkılacak sandım. Oraya gömecek beni ve Esfer’in adamlarını. Yıkılmadı. Kardeşime babamın sandığını verdiler. Kardeşimin kamburu büyüdü de büyüdü. Başı ta dizlerine düştü. Sandım ki babam gibi devirecek onun kamburu. Sandım ki eksik elinden kayıp gidecek o sandık da ezecek onu tıpkı babamı ezdiği gibi. Yaslansın da bana dinlensin biraz diye omuzlarımı hiç düşürmedim. Esfer’in adamları gelince onu dış kapıda bağladılar yine düşürmedim omuzlarımı. Sırtına bir de ben kambur olmayayım dedim. Babama olduğum gibi büyümeyeyim kamburumla.
Kardeşimden kamburumu hep sakladım. Dik durdum ama hiç ‘’Biz çaresiziz ve en tehlikeliyiz. Elimizde bir tek vermeyi düşlediğimiz canımız var.’’ diyemedim. Kardeşim bana yaslandı da saçlarını sevdim omuzları hiddetten titrerken.
Sonra bir gün oldu, hiddetten titreyen omuzları durdu. Öldü sandım. Kalakaldı öyle. Sonra hışımla kalktı, doğrulttu kamburunu, yüzü acıdı kaşları çatıldı, bakışları keskinleşti ve dedi ki ‘’Biz çaresiziz ve en tehlikeliyiz. Elimizde bir canımız var onu da vermeyi düşleriz.’’
İnstagram da gördüm ismin komik geldi yazdıklarını beğendim
YanıtlaSilhsgdsh teşekkür ederim <3
Sil"elimizde bir canımız var onu da vermeyi düşleriz" aynen öyle
YanıtlaSilbiz çaresiziz ve en tehlikeliyiz kardeşim. biz çaresiziz ve en tehlikeliyiz. ağlamakla kalmadığımız, ayağa kalktığımız gün değiştireceğiz dünyayı.
Silİsmin cok komik
YanıtlaSilek is olarak palyacoluk yapiyorum, ismi bulurken mesleki deformasyon olmus olabilir
Sil