Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Birkaç varoluşsal kriz ft çocukluk anıları

Ben kimim?  Hayır, ciddi olarak soruyorum, kimim ben? Bir isim ve ardından da gelen bir soy isimle  tanımlanamayacağımın farkındayım.  Bir kaç rakamla birlikte belki doğduğum yıla ulaşılabilir yahut belirli ve yüksek mecralar kimlik numaramla (ki bu da bir kaç rakamın içine giriyor) fazladan bilgi edinebilirler ama ben bundan ibaret olamam. Olmamalıyım. Bir robot değilim ki yalnızca isim ve birkaç rakamla tanımlanabileyim. Robot olmadığımdan eminim, sitelerdeki 'ben robot değilim' kutucuğunu işaretleyebilecek yetkiye sahibim ve bu da robot olmadığımın kanıtı.  Şu sıralar kim olduğum hakkında çok fazla düşünmeye başladım ve bu düşüncelerin gece ikiden sonra aklımda yer etmesi bana üstad ted mosby'i hatırlattığı için beni endişeye sürüklüyor. Neredeyse on sekiz yaşındayım. Bunca yıl boyunca kim olduğum hakkında zerre düşünmedim ve sizi temin ederim ki önceki hayatımda bile böyle mutlu yaşamamışımdır. Ama şimdi bu kim olduğunu sorgulama işi hayatımın o mutlu geçen kı...

Moonchild ya da minik bir kızılderili hikayesi

Moonchild.  Ay'ın çocuğu. Tenimin beyazlığından vermişler bu ismi bana. Ayın ve yıldızların olmadığı kapkaranlık bir göğün altında, meşalelerin ışığında doğmuşum ben. Hayat çığlığımı atarken bütün ihtiyarlamış gözler korkuyla açılmış, şişen ciğerler öylece kalmış. Zamanı, ilk attığım çığlıkla durdurmuşum sanki.  Uğursuzlukmuş bu. Ben, bu şekilde doğmam. Beyaz annenin beyaz çocuğu. Ötekiden doğan öteki.  O korku ve şaşkınlık anında bir isim konulmamış bana. Kendi dillerindeki bir kelimeyi yakıştırmak istememişler bu uğursuzluğa. Sabah olduğunda tenimden yansıyan güneş ışığı onları daha da korkutmuş, aceleyle anneme götürmüşler beni. Güneş batana, Ay gökyüzünde parlayana kadar sevmiş beni annem. Moonchild demiş, kendi dilimde sevmiş beni, kendi dilinden bir kelimeyi yakıştırmış bana: Ay’ın çocuğu. Beni sevmiş ve şafak söküp ay kaybolurken gökyüzüne gitmiş. Ruhu daha fazla kalamamış bedeninde. O gittikten sonra kabilede bir söylemdir yayılmış. Ben öldürmüşüm annemi, uğurs...

Bir minik öykü ve atlar

Atlar ve ayaklar üzerine  Doğum günü hediyesi olarak bir tay verildi mi size? Bana verildi. Atlar devrilen kamyonetten düşüp ölmüştü, babam sinirliydi ve sigara üstüne sigara yakıyordu. Eve kasası yamulmuş ve sağ tarafındaki dikiz aynası yerinde olmayan bir kamyonet geldi. Babamın ağzında bir sigara vardı ve külünün çırpılması gerekiyordu. Babam yamulmuş kasaya yönelip oradan tayı çıkarırken sigarasının külü tayın üzerine düştü ve acı bir inildeme duyuldu. Babam umursamadı bu inildemeyi ve fırlattı yere tayı. Bacağında açık bir yara vardı. Merak ettim ve koştum yanına. Tayın başını okşarken babama bakıyordum. Yeni bir sigara yakıyordu ve sinirliydi. Göz göze geldik ve ağzının içinden bir şeyler mırıldanmaya başladı, ağzında hala sigara vardı. Daha sonra ayağıyla dürttü tayı.  “Al, doğum günü hediyen. Hadi büyüt bakalım, başarabilecek misin? Çoktan bacağı kırıldı.”  Büyük bir çiftliğimiz vardı ve hayvanlardan en sevdiğim atlardı. Haklarında her şeyi bildiğimi san...