Kayıtlar

çırpındım çabaladım su aldım batayazdım. ne güzel bir mayıs günü.

içim sızlıyor. çocuk ağlamasın. içim sızlıyor o çocuk pek ağlamış. pek üzülmüş. çok çırpınmış fırtınada. akıntıya karşı gitmeye çalışmış. bir ileri iki geri bile gidememiş hep geri gitmiş. üzülmüş ağlamış çırpınmış su alıp yana yatmış. yana yattım. batayazdım. bazı yerler ve bazı sesler beni hala üzüyor. üzmüyor desem bu kuyruklu bir yalan olur ki pek de beceremem yalan söylemeyi. hele kuyruklu yalanların kuyruğuna takılmaktan adım atamam. uzun lafın kısası, hatırladıkça üzülüyor muyum üzülüyorum. bu. bu kadar işte. bir okul kazandım. iyi bir okul. prestijli bir bölüm. nerede okuduğumu öğrendiğinde herkes hayretle doldu. ağızlar açıldı ve gözler gıptayla baktı. sonra dersler başladı. bocaladım. herkes bocalar. ben toparlanamadım. yok dedim ben yürüyemem burayı. bu yol olmuyor bak beni itiyor olmuyor bu yol benim için açılmamış dedim. yok yok yürürsün dediler. iyi dedim yürürüm belki. yürüyemedim. canım yandı seller fırtınalar zelzeleler oldu. çığlar düştü. topraklar kaydı. göller kur...

küçük harfle sorulan sorular. a dahil.

allahım, benim hayatım ne zaman yoluna girecek ve ben ne zaman yürüyebileceğim o yolda? koşmayı hedeflemiyorum, vallahi bak. yürüsem, emeklesem bile kabul. hayatımın yoluna girmesini istiyorum. sırtımdaki kamburu atmak, ameliyatla o cerahati aldırmak istiyorum. sırtımdaki kamburu atmak istiyorum çünkü ben bir kaplumbağa değilim, o sırtımdaki kambur benim sığınağım değil. o sırtımdaki kambur benim en yara aldığım yerim.  merhamet üfler misin kalbime allahım? merhamet üfle ki sırtımdan söküp atmak istemeyeyim, sığınayım kamburuma.  allahım, beni nankör olayım diye mi yarattın?  anne baba seçilmez, yüzüm, görünüşüm seçilmez. yaratılış bu. ama terk etmeyi, terk edemesem dahi geride bırakmayı seçemez miyim? havasını teneffüs etmek istememek mızmızlık mıdır?  ben ne gördüm ne geçirdim ne duydum ne düşündüm hiçbiri önem arz etmez mi allahım? ben bu dünyaya hiç önem arz etmeyeyim diye mi geldim? ben niye duydum o zaman, niye yaşadım niye düşündüm niye yazdım. ne ola ki? hayı...

bebeler ölürse mutlu kalır benim bebem yaşasın tam büyüsün

  Hava acı. Su acı. Bir nefes. Acı. Bir çığlık. Acı. Bir yumruk. Acı. Bir bağırış. O da acı. Hava acı. Su acı. Ekmek acı.     Hava keskin. Hayır, kesik bir hava var. Güneş dahi kesik. Işık kesik. Su kesik. Gün kesik. Benim de iki parmağım kesik. Babamın da öyle. Anamın da parmaklarını kesmişler de mikrop kapmış, ölmüş kadıncağız.  Ben de bebeymişim o zamanlar zaten. Hatırlamamak bazen iyi. Üzülmemek için. Acımı diri tutmama yardım etmiyor ama. Bir küçük kardeşim var. Anamın parmakları kesilmeden önce doğmuş. Daha o emerken kesilmiş anamın parmakları. Sonra da kalakalmış işte. Ölür sanmışlar da ölmemiş. Öleydim diye düşler arada yakalarım onu. Eksik parmaklı elini yumruk yapar, eksik bir yumruk, da koyar başına kara kara. Söylemez ama bilirim. Bilirim çünkü kesik parmaklarını ovuşturur tam olan elinin içinde. Yumruğu acır bilirim. Alnında bir damar çıkar. Yumrukları titrer hiddetten. Sonra ben gelirim de eksik elimle sıvazlarım omzunu. Ağlayıverir. Çocuk işte. Ya...

kaskatı

  "Bileğimden akan kanıma bakıp önceden de akmıştı dedim. Etim yırtılmıştı bir akşam, gülerek izledim." Evimi  ararken sokağa düştüm ve uzandığım soğuk asfaltların benim evim olduğunu öğrendim. Kendimi bulmak için sustuğum zamanların sonunda kendimi hep bulunmayacak kadar kaybettim. Böyle oldu. Ne yapsam elime yüzüme bulaştırdım. İşlerimi hep yarım bıraktım. Aşkta kazanamadım, para hiç benim olmadı ki kazanıp kaybedecek bir statüye erişeyim. Paçalarıma çamur sıçrattım, ayakkabılarımı parlatmadım. Sakızı sesli çiğnedim. Bazen çayımı höpürdeterek içtim. Çaresiz ve katlanılmaz biri oldum yer yer ama tüm bunlara rağmen evimin arka sokağında, çöpün kenarında ölmeyi hak etmedim. Kimse hak etmez. Sokağımda bu kadar sefil şekilde ölmeyi hak etmedim. Annem beni kapının önüne koyduktan sonra sokakta yatıp beni içeri alması için yalvardığım gecelerden daha sefil bir hale düşemem sanmıştım. Yaşadığım müddetçe tabi. Ölürken böyle olacağını düşünmedim. Kendimi çok kez ölürken hayal ettim...

Bir Köpeğin Hiç Kirlenmeyen Beyaz Göğsü Üzerine

 Bir köpek var. Karşı bahçede. Boğazından bir metrelik zincirle bağlı. Bir buçuk adım kadar. Kısa. Özgürlüğü küçücük, iç acıtır. Polisleri ararlar mahalledekiler de nerdeeee... Polisin, devletin işi köpek miymiş, peh. Pek yazık derim. Pek yazık pek yazık pek yazık. Ona da bana da yazık. Özgürlüğüm bir oda kadar. Bir odacık. Odanın sonunda babam var. Babam tüm özgürlük düşüncelerimin kısıtlayıcısı. Korkunç. Karşı komşuyla, her ne kadar komşu denirse, canciğer kuzu sarması. İçimi acıtır bu durum da, o boynundan bir metre bağlı köpek gibi ben de kaçamam, gücüm yetmiyor o zinciri koparmaya.  Bir gün kafaya koydum. Bir odanın dışına çıkamayan biri için kafaya koymak çok büyük bir iştir, anlayın. Dedim ki çıkacağım bu odadan, alacağım şu köpeği, bırakıvereceğim boynundaki zinciri. Köpeğin kafası siyah, sırtı da öyle, siyah ve kanlı. Döver bizim bu karşı ev. Kimse de bir şey demez. Duran hayvanı döverler, ne mahalle bir şey yapar ne de canımızı emanet ettiğimiz devlet. Bir ben varım...

Yokuş aşağı yuvarlanmak üzereyken okunacak birkaç satır.

 Çok kez denedim bir başlangıç cümlesi yazmayı ama olmadı, başlangıçlarda hep çuvallarım zaten. İnsan bazen koyvermeyi bilmeli gibi geliyor artık bana. Çünkü bazı şeyler olur ve elinden sadece olur böyle şeyler demek gelir. Böyle zamanlarda koyvermek gerekiyor bazı şeyleri. Zaman bunların başında geliyor tabi, zamana hükmedemeyeceğini yola çıkmadan kabullenmen gerek, çok üzülürsün sonra. Çok üzülürsün de pişman olursun. Pişman oldukça da çekilmez bu hayat, pişmanlık taşımak için zor bir kulvar seçmişsin, hiç sırtlanma, koy kenara.  Keskin kenarlarını törpüle törpüleyebildiğin kadar, şeklini bozmadan sadece yumuşat. Canını acıtan, kaburganı buran şeyleri bırak kenara. Bir sesin var, kullan onu. Yeri gelince yumruğunu masaya da vur, havaya da kaldır. Sesini kullanmayı unutma. Zor, biliyorum. Hem kendi canını hem de sevdiklerininkini acıtmadan yaşamaya çalışmak meşakkatli geliyor insana ama çok mutlu, çok güzel bir yol. Dediklerimi bir kez düşün, hemen okuyup geçme.   ...